Dominic Burbidge, Ushahidi’nin dönüştürücü kitle kaynak programlarının Kenya ve diğer yerlerderki krizleri nasıl hafiflettiğini tartışıyor.

2007 Kenya başkanlık seçiminin ertesi pek de ümit vermiyordu. Yeni yılın gelmesiyle birlikte seçim sonuçlarına itiraz eden protestolar hız kazamış ve şiddete dönüşmüştü. 1300 kişi ölürken 300,000 kişi yer değiştirmek zorunda kalmıştı. Batıdaki Kisumu şehri ile doğudaki Mombasa şehri arasında uzanan Kenya’nın eski tiren yolunda seyahat etmek demek bölünmekte olan bir toplumun içerisinden geçmek anlamına geliyordu. Ancak küçük ve pozitif bir şey küllerin arasında doğmak üzereydi. Bu şey dünyanın dört bir yanındaki kalkınma uzmanlarının hayal gücüne uygun nitelikteydi.
Kenya’da seçim sonrası şiddetin merkezlerinden biri olan Eldoret’te yaşayan Juliana Rotich diğer Kenyalılarla internet ortamında birleşerek nelerin olup bittiğini anlamaya çalışıyordu. Çok basit ama çığır açıcı bir şekilde bu arkadaş grubu, insanlardan gelen SMS’lerden ve elektronik mesajlardan duyduklarını çevrimiçi bir haritada belgelediler. Medyanın devredışı kaldığı bir durumda dijital devir öne çıkmış ve Kenya’nın en ciddi istikrarsızlık dönemlerinden birinde nelerin olup bittiğini öğrenmek isteyenler için bir alan yaratmıştı. Yaratıcı bir kitle kaynak platformu olarak ortaya çıkan ‘‘Ushahidi’’ – Swahili’de ‘‘tanıklık’’ anlamına geliyor – dünyadaki en iyi 10 STK listesine girerek kısa sürede tanındı.
Kenyalı takım, olaylardan etkilenen insanlar tarafından iletilen ayaklanma, ölüm ve yağmalama haberlerini makro düzeyde haritanlandırdı. Söz yayıldıkça Kenyalılar durumlarının ciddiyeti hakkında uluslararası ilgiyi kendilerine çekebildi. Yazılım programının kodlaması iki gün içinde tamamlandıktan sonra Ushahidi’nin kurucularından Ory Okolloh kendi bloğunda websitesini yayına geçirdi ve şöyle yazdı:
“Bizler…nelerin dönüp bittiği konusunda doğru bir resme sahip olduğumuzu düşünmüyoruz – etkilenen bölgelerde bulunan ailelerimizden ve arkadaşlarımızdan duyduğumuz haberlere göre durum medyaya yansıyandan çok daha vahim. Ayrıca bizler (kendi ideal dünyamda) bu kargaşada hayatını yitiren kişilerin eşkallerinin bulunmasına başlayabileceğimizi umuyoruz.’’
O zamandan bu yana, Ushahidi platformu Haiti ve Japonya depremlerinde ile Arap Baharı’nda gerçekleşen istikrarsızlık sırasında karşılaşılan zorlukları aşabilmek kullanıldı.
Peki Ushahidi’yi dönüştürücü yapan nedir? Bir zamanlar herhangi bir afet ya da milli çalkantı dönemiyle ilgili yayın yapılması bir elin parmaklarını geçmeyecek sayıda gazeteci ya da hükümet görevlisinin elindeydi. Çoğu zaman bu kişiler yeterince mali kaynağa sahip değildi ya da felaketlerin en kötü olduğu yerlere ulaşamıyordu. Ushahidi, dünyadaki en istikrarsız yerler hakkında durumdan etkilenenler tarafından haber yapılabileceği anlamına geliyor. Etkilenen kişilerden gelen sesleri makro bir resimde toplayarak nelerin olup bittiğini anlatabiliyor. 2010 Haiti depreminden sonra Ushahidi’nin gücü bir kez daha gösterilmiş oldu. Depremzedeler bölgelerinde nelerin olup bittiğini Ushahidi’ye yüklediler ve afet yardım kuruluşları bu bilgiyi kullanarak yardımlarını daha etkin bir şekilde ulaştırdılar. O zamandan bu yana kitle kaynak programları ile afetleri haritalandırmak BM’nin yaptığı işlerde ve Harvard Hümaniter Enstitüsü gibi araştırma kurumlarında önemli bir yer tutmaya başladı. Bu kuruluşlar kitle kaynak programlarının ‘‘acil durumlara nasıl hazırlandığını, cevap verdiğini ve durumu nasıl hafifletebileceğini’’ anlamaya çalışıyorlar.
İnsan merkezli bir teknolojinin dönüştürücü rolünü abarttığımız söylenemez. Ancak bu hataların olmadığı anlamına da gelmez. Vatandaşların olayları haritalandırmalarına olanak sağlanması sadece iletişim yollarının açık olduğu durumlarda afet yardımı için etkili olabilir. Haiti’de bu programın çalışmasının en büyük sebeplerinden biri telefon hatlarının depremin hemen ardına onarılması olmuştur. Diğer yerlerde telefon hatlarını tamir etmek daha yavaş sürebilir ve belki de en önemli öncelik olmayabilir. Gördükleri zararları bu platforma ileten insanların illaki yardıma en çok ihtiyacı olan kişiler olmamasıdır. Ushahidi’nin aciliyet durumuna göre sıralama kabiliyetinin olmaması özellikle kıtlık zamanlarında ortaya çıkıyor. Çünkü kıtlıktan en çok etkilenenler genellikle iletişim olanağı en az olan kişiler oluyor. Ayrıca kitle kaynak programları dedikoduları gerçekmiş gibi aktarabilir. Bilgisayar ekranında bazı insanların kulaktan dolma şeyleri mesaj atarak gönderdiği bilgiler, gerçekten acı çeken insanların gönderdikleri bilgilerle eş derecede önemli görünebilir. Her ne kadar Ushahidi ekibi otomatik olarak veriyi doğruluyan ve aynı olayın başka şekilde tekrar edip etmediğini kontrol eden SwiftRiver teknolojisini kullanarak kendi sistemlerini iyileştirmiş de olsa daha uzun bir yol katetmeleri lazım.
Belki de Ushahidi’yi geliştirenlerin karşılaştığı en büyük zorluk, şiddeti uygulayan taraflara bu haritaları görme ve karşı saldırı planı yapma olanağını sağlamış olmasıdır. Arap Baharı sırasında Ushahidi’nin operatörleri Libya’nın çevrimiçi haritasındaki değişiklikleri 24 saat gecikmeyle vererek BM’nin Libya hükümetinden bir adım önde olmasını sağlamıştır. Ancak bu haritayı kimin kontrol ettiğini siyasi bir mesele haline geldi. Ushahidi bu meseleye sadece kısmi bir çözüm buldu. Bu çözüme göre haritayı oluşturanlar, haritalarını gizli ya halka açık yapabileceklerini seçebiliyorlar.
Ushahidi takımının üyelerinden Patrick Meier, ‘‘teknolojinin sorunun sadece %10’una çözüm bulduğunu’’ kabul ediyor. Ancak Ushahidi, bazen teknolojinin gerçek yaşamdaki karşılığından ziyade haklar üzerine yoğunlaşmış olan ifade özgürlüğü savunucuları için teknolojinin olası yararlarını gösteriyor.
Dominic Burbidge, Oxford’taki St Anthony Koleji’ne bağlı Dahrendorf Programı’nın eski bir üyesi ve İfade Özgürlüğü Platformu ekibindendir. Şimdi Oriel Koleji’nde Kenya ve Tanzanya siyaseti üzerine doktorasına devam etmektedir. Ayrıca Afrika’daki siyasi ilişkiler üzerine bir blog yazmaktadır.
reply report Report comment
“It is said that truth does not love crowds. But why lend it this aristocratic disdain? For myself, I consider truth to have a single reason for and a single mode of existing: that is to be known. The more it is known, the more it will be. Therefore, to wish for it only the restricted cult of a few initiates is to diminish it, just as the sun would appear less magnificent to us if it illuminated only a small portion of the globe.” –Emile Durkheim, 1883